24 Mayıs 2018 Perşembe

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü 29. Hafta

Sura Hart ne diyor?
Hepimiz doğal vericileriz. Gençler de buna dahil.


Katkıda bulunmak öğrencilerimizin en temel ihtiyaçlarından biridir. Sınıfınızdaki öğrenciler size, diğer öğrencilere ve sınıfın işleyişine nasıl katkıda bulunuyor?


Ben ne düşünüyorum?
Hepimiz doğal vericileriz. Çocuklar ve yaşlılar da buna dahil, değil mi? Teyze olmama az kala bebeklik üzerine okumalar yapıyorum. Bir bebeğin dünyaya gelmesinden itibaren ihtiyaçları, davranışları, arayışları o kadar bugünkü hallerinin temeli ki… Daha o günlerden verici insan. Paylaşmaya açık, merakla izliyor. Ve karşılığında bir şey almak istiyor; bir sarılma, gülüş, öpücük. Çünkü her şey döngüsel, hiçbir şey çizgi üzerinde dümdüz ilerlemiyor hayata dair. Geri dönüşüm işaretindeki oklar gibi.
Katkıda bulunmak, hayatımıza bir şeyler katmak istiyoruz.
Nasıl bir katkıdan bahsediyoruz? Aklıma ilk gelen yüzde oluşan tebessüm. Birinin hayatına katkıda bulunmak istiyorsam o tebessümü yakalayabilmek için elimden geleni yapmayı seçiyorum. Kendi kendime minik yollar buluyorum bunun için:
-Sevdiğim bir yazara onu okurken hissettiklerimi yazdım geçen gün.
-Bugün evde kek yapıp yaşadığım yerdeki sevdiklerime götürdüm.
-Sıkıca sarıldım zor günlerden geçen bir yakınıma.


Bunun gibi bir sürü örnek yazabilirim alt alta. Kendimi işe güce gömüp yaşamayı atlamadığım zamanlar bu minik ayrıntılarla iç içe yaşıyorum. Karşılık beklemeksizin, gönülden vermek insanın kalp kaslarını en çok geliştiren şeylerdenmiş. Bu anlara daha çok vakit ayırıp, önceliğime aldığım için iyice görebiliyorum artık.


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Her an birbirimizin hayatına dokunuyor, katkıda bulunuyoruz aslında. Bana, birbirlerine, sınıfa diye ayırmak güç. Pek çok örnek dökülüyor şimdi kalbimden klavyenin tuşlarına…
-Ayrı yerlerde olup birbirimizi düşünerek bir şeyler yapmamız beni öylesine mutlu ediyor ki… Ben hafta sonu gittiğim kitapçıdan mutlaka “Anne Tavuk Anlatıyor” serisinden bir kitap alıyorum. Onlardan bazen bir resim, bir taş, bir sarılma geliyor. “Öğretmenim şöyle şöyle bir şey oldu, bunu hemen okulda anlatmalıyım dedim.” heyecanıyla hikayeler geliyor. Paylaşmanın kattıkları neyle ölçülebilir?
-Öğrenmenin katkısı ise her anımızla harmanlanıyor. Çocuklar birbirine anlatıyor öğrendiği en ufak bir şeyi bile. Çünkü dünya uçsuz bucaksız, evren sonsuz. O kadar çok şey var ki keşfedilecek. Bu sabah neler konuştuğumuzu gözümün önünden geçirdim ve şunlar çıktı: ışık hızı ne kadar hızlı, içeri giren turuncu kanatlı kelebeğin ismi, denizde görülen yosunlar, kemiklerimizin isimleri… Çünkü çocuklarla yaşamak bunu gerektiriyor. Her paylaştığımız birbirimize kattıklarımız aslında. Öğrenme dolu hikayeler.
-Birbirimizle güçlü bağlar kurduktan sonra yan yana olmak bile hayatımıza bir katkı aslında. Birimizin gelmeyişi o günü nasıl da etkiliyor. Merak ediyoruz, hastaysa endişeleniyoruz.


Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
“Katkıda bulunmak” üzerine düşününce öyle güzel şeyler hatırladım ki... Her birini açıp bir deftere yazmak istiyorum. “Sen şöyle şöyle yaptığında benim hayatıma şu açıdan katkıda bulundun, teşekkür ederim.” bağında cümleler sıralamak istiyorum etrafımdakilere.
Dönemin son haftalarına girmişken “o eksik kaldı, bu yetişmedi, bu niye olmadı”ları bir kenara bırakıp “kattıkları” üzerine düşünmek beni bir rahatlattı ki sormayın gitsin.

Hepimiz yapsak güzel olmaz mı? Çocuklarla birlikte, öğretmen arkadaşlarımızda, dostlarımızla... İlişkilerde iyileşiyoruz, öğreniyoruz. Buradan bakınca ne çok kişinin, ne çok katkısı var onca şeye değil mi? Önümüzde somut bir paket olarak düşünmeden “katkı” denen şeyin neler olabileceğini düşününce açılıyor zihnin yolları. Bir tebessüm, önerdiği kitap, oynadığı oyun, paylaştığı meyve…



Ne mutlu en doğal haliyle verebilene. Paylaştıkça çoğalıyor insan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder