4 Aralık 2017 Pazartesi

Özge’nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü 8. Hafta

Sura Hart ne diyor?
İnsanın kendini acımasızca eleştirme ve yargılama hali genellikle başkalarını da eleştirmesi ve yargılamasıyla sonuçlanır. Unutmayın başkalarına şefkat kişinin kendine şefkatiyle başlar.
İhtiyaçlarınıza şefkatinizi artırmak için kendinize yönelttiğiniz ahlakçı yargıları tercüme etmeye zaman ayırın.
Kendinizi yargılandığınızı fark ettiğinizde, bu yargıyı bir deftere not edin. Yargılarınızı, hemen o an duygu ve ihtiyaçlara tercüme etmeye vaktiniz yoksa; günün sonunda yargılarınızın üzerinden geçin ve not ettiğiniz her bir yargının ardındaki ihtiyacı belirleyin.
 
Özge ne diyor?
Şiddetsiz İletişimle tanışırken bir sayfaya kocaman “yargı” yazmıştım.
-Yargılamadan dinliyoruz.
-Yargılarımızı susturmaya çalışıyoruz.
-Yargılarımızı bir kenara bırakıyoruz.
diyip dururken, “of” dedim önce. “Nedir bu yargı yargı yargı?”
Egzersizlerde “A, evet canım tamam işte dinliyorum.” diyordum. Sonradan bi bakıyordum, “miç miç miç” yiyordu sanki içimdeki tazecik fidanları yargı dişlileri.
Çocuklarla birlikte bazı konuların üstesinden gelebilmek için benzetiyoruz ya böyle bir şeyleri başka şeylere… Onun gibi yaptım baş edebilmek için.
Ve fark ettim ki, kol kola yaşıyorum yargılarla. Kendimi kendi değerlerime göre yargılayabiliyorum, insanları toplumsal değerlere göre yargılayabiliyorum. Dinlediğim olaydan kopup kopup konuşan kişiyle ilgili düşüncelere dalıyorum.


Öncelikle dinlediğim durumla ilgili süreçten iyice kopuyorum, kendi süzgecimden geçirip üzerine yargılarımı serpip ortaya aslından uzak bir şey çıkarabiliyorum.
Sonrasında bir kişiye karşı yargı geliştirdiğimde bağlantı kurmakta zorlanıyorum. Kendi düşüncelerim konuşuyor çünkü artık, o kişi değil.
Bunların farkında vardığımda “ah” dedim. “Yargı demek buymuş.”


Yargı dişlilerinin az çok ne zaman kemirmeye başladığını fark ettiğim an kolaylaştı işim. O zaman susmaya başladı içimden gelen “miç miç miç” sesleri.
Önce kendimden başladım. Kendimle olan bağlantım duygu ve ihtiyaçlarımın farkına vardıkça arttı. Bu da kendime karşı daha şefkatli olmama yaradı. Artık güçleniyordu dallar. Kolay kolay kemiremezdi yargı dişlileri.
Sonrasında dinlerken gerçekten anda kalmaya çalıştım. Empati yapabilmeye başladıkça yargılarım azaldı karşımdaki kişiye dair.
Kolaya kaçtığım da çok oldu/oluyor. Çünkü empatiden uzak kendi düşüncelerinle dinlemek, yargılarınla konuşmak daha kısa ve kolay.
Ama bağlantılarını koparacak bir şey. Şefkatle gözünü kulağını kalbini açmak varken…


Karşılaştığım ahlakçı yargıları tercüme etmeye daha çok zaman ayırmalıyım ki çalıştıkça gelişsin bu kas da. Biraz uğraşmak gerekiyor, üzerinde çalışmak. Yargılar...Her gün kol kola yürüdüğüm minik kemirgenler... Notlar alıp listelerle oturmaya çalışmazsam yiyip bitirebilirler içimdeki tazecik fidanları.

Oysa içimde şefkate yer var. Empatiye, tazecik yeşilliklere.
Ancak böyle gelecek barış.
Kendinle barış, çocukla barış, dostunla barış, komşunla barış diye..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder