19 Aralık 2017 Salı

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü 10. Hafta

Sura Hart ne diyor?
Yaptığınız her şey, bir ihtiyaç karşılama çabasıdır.
Öğrenme ihtiyacınızı karşılamak için, biraz zaman ayırıp hata adını verdiğiniz şeylere bir bakın. Kendinizi fırçalamak yerine, yapmış olduğunuz şeyi yaptığınızda hangi ihtiyacınızı karşılamaya çalıştığınızı belirleyin.

Sonra da, eylemlerinizle karşılanmamış olan ihtiyaçlarınızı belirleyin.
Daha fazla ihtiyacınızı karşılamak için farklı yapabileceğiniz bir şey var mıydı?
Bu farkındalık sizin için yeni bir öğrenmeye vesile oldu mu?


Ben ne düşünüyorum?
Bu haftaki yazı şiddetsiz iletişimle tanışmamdan öncesine de götürdü. “İhtiyaç” deyince zihnimde oluşan ilk farkındalık… Lisede psikoloji dersindeyim. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisiyle karşı karşıya geldiğim an. Besin piramidi şeklinde, üst üste gelen başlıklardan meydana geliyordu. O dönem çok etkilemişti beni, üzerine okumalar yapmıştım. Fakat zamanla fark ettim ki hayat döngülerden oluşuyor. Bir çizgi olacaksa A’den B’ye düz yoldan gitmiyor asla. Kıvrımlardan oluşuyor. Dönüyor, sarıyor, yuvarlıyor…
Haliyle “şimdi şu ihtiyacımı karşıladım, sıra bunda” demek güç. Yaptığımız her şey bir ihtiyaç karşılama çabasıyken bir gün geliyor sağlık en temele oturuveriyor; gün geliyor yaratıcılık oluyor, üretebilmek adına...
Artık keskin çizgilerden çıkıp bir liste koyuyoruz gözümüzün önüne. Hatta bu ihtiyaçları da kartlar halinde çalışmalarımızda çember şekline getiriyor, kendimizle bağlantı kurmaya çalışırken etrafında turluyoruz. Çünkü tüm ihtiyaçlar yaşadıklarımız gibi iç içe, hayat döngüsel.

Özenç’in de bu hafta günlüğünde yer alan bu ihtiyaç listesi her gün yanımda olan defterimin arasında. Farklı ihtiyaçlara dokundukça anlıyorum. Her adım bir ihtiyaç karşılama çabası gerçekten. Neden yaşadığıma anlam veremediğim şeyler bazen bu liste sayesinde “hop” diye zıplıyor önüme; "bak şu yüzden!"
“Duyulmaya ihtiyacın var özge, kendini bu kadar suçlama.”
“İş birliğine ihtiyacım var, tek başıma bu işin altından kalkamam. Bu sürekli yetersizlik duygusu yaşamama sebep oluyor.” gibi...

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Bu kadar çok ihtiyaçla buluşmam çocukların anlık tepkilerini anlamlandırmamda oldukça yardımcı oluyor. Okulda, hatta kendi çocukluğumuzda sık sık duyduğumuz “hayır, olmaz”ların ardında çok temel ihtiyaçlar yatıyor oysa ki.
Bunu görebildiğimizde çocukla ilk bağlantıyı kurmuş oluyoruz. İhtiyacını giderebilmek için iletişime geçiyoruz. Birlikte bir çözüm arıyoruz. Bazen bunu birlikte, toplulukla yapıyoruz. Hatta daha net anlatabilmek için empati kuruyoruz, olayı canlandırıyoruz, üzerine konuşuyoruz.
Ve tüm bunlar dinlenme, oyun, uyku, hareket, eğlence, duyulmak, destek gibi ihtiyaçlardan yola çıkarak olabiliyor. Bu ihtiyaçlara yönelmişken o sırada basamak basamak bir sürü kıymetli deneyim birikiyor sınıf ortamında.

Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Karşılanmamış ihtiyaçlarıma dönüp bakmak, daha fazla ihtiyacı karşılamak için geldiğim noktada durduğum birkaç yer var. Bir tanesi ricada bulunabilmek için biraz çalışmak. Kelimeleri doğru seçmek, somut örnekler verebilmek. 
Bir diğeri zaman zaman yine şiddetsiz iletişimde derinleşen arkadaşlarımdan empati alabilmek için destek istemek. Bu göremediğim şeyleri hızlıca fark etmemi sağlıyor. 

Kendimi nasıl değerlendiriyorum?

Yukarıda örnek verip kendi cümlelerimle kurmaya çalıştığım şefkatli bağlara gelene kadar çimenlerin üzerinde kendimi ya da başkasını yargılayarak, suçlayarak tepindiğim olmuyor değil. Ancak şunu fark ediyorum ki “Şefkatli Eğitmen Günlükleri” bu konuyu benim sürekli gündemimde tutmama yaramış. 10. haftamızda bu farkındalıkla adım atıyor oluşumu kutluyorum.

Karşılanmayan ihtiyaçlarımı belirlemeye, kendime şefkatle empati vermeye daha çok gayret ediyorum artık. Yargılayarak koşan çakalları yavaşlatmaya, durup can kulağı ile dinlememi sağlayan zürafalara yer açıyorum içimde. :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder