15 Kasım 2017 Çarşamba

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü 5. Hafta

Sura Hart ne diyor?
Beynin duygusal merkezi öyle güçlüdür ki düşmanlık, öfke, korku ve kaygı gibi negatif duygular karşısında beynin fonksiyonlarını otomatik olarak temel hayatta kalma düzeyine indirir. 
Akademik veya sosyal baskıların, cezalandırılma tehdidinin veya akran zorbalığının baskın olduğu bir ortamın öğrencinin öğrenmesine yapabileceği etkiyi gözünüzün önüne getirin.
Böyle bir ortamda, beynin akıl yürütme merkezi durur ve öğrenciler otomatik olarak kaçmaya, savaşmaya veya donakalmaya hazırlanırlar. Beyin hayatta kalma ihtiyaçları ile öylesine meşguldür ki öğrenciler zihnin öğrenme için gerektirdiği kompleks aktiviteleri yapamazlar. Merakları, öğrenme arzuları ve odaklanma becerileri abartılı bir tetikte olma hali ve acil korunma ve güvenlik ihtiyacı tarafından gasp edilmiştir. 

Kendinizde ve öğrencilerinizde böyle durumların oluştuğu anlara bakın. Öğrenme ortamınızda
duygusal güvenliği artırmak için ne yapabilirsiniz? 

Ben ne düşünüyorum?
Amacımız olan barışçıl öğrenme topluluklarını yaratmak için çocuklara duygusal açıdan da güvenli ortamlar yaratmamız gerekiyor. Çocuk sınıfa girdiğinde içinde bir şekilde korku, kaygı, öfke varsa zaten hedeflediklerimiz bir sonraki adımda geliyor. Öncelikle o duyguya eğilmek gerekiyor.
Akademik ve sosyal baskıları, cezaları, zorbalıkları kendi öğrencilik hayatımızdan da hatırlarız; üzerimizde nasıl bir baskı oluşturduğunu, bizi her geçen gün okuldan nasıl uzaklaştırdığını… Bu duygularla baş ederken merak, öğrenme, keyif nerede filizlenebilir ki?

Çocuk eğer akademik baskı altındaysa, ceza ile tehdit ediliyorsa öğrenmenin tadına varamaz. Okulda gördükleri artık bir mecburiyettir onun için. Sosyal baskı altındaysa, akran zorbalığı ile karşılaşıyorsa da güvenini yitirir, korku ve kaygı ağır basar. Sosyal bağları zayıflar ve okula olan güveni gün geçtikçe sarsılır; yok olur.

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Çocuklarla paylaştığım ortam onların kendisini öncelikle güvende hissettiği bir yer olmalı. Bunun için attığım adımların günlüklerde de geriye dönüp baktığımda birbirini tamamladığını görüyorum.
Bu güvenli ortamı yaratmak için oynadığımız oyunlar, birbirimizle olan bağları güçlendiren etkinlikler…
Çocuklar eğer duygu merkezlerinde yoğun bir şeyler yaşıyorsa bunları daha kolay ifade edebilmeleri için duygu çalışmalarına devam ediyoruz.
Öğrenme ortamının rekabet ortamına dönüşmemesi, çocukların üzerinde baskı oluşturmaması için birbirimizin farklılıkları üzerine konuşuyoruz. Birbirimizi farklılıklarımızla kabul edip sevdiğimizde baskılar ortadan kalkıyor, güven veren bir ilişki başlıyor.

Şu an çalıştığım grupta bu konuda büyük örnekler yaşamıyorum. Ancak önceki deneyimlerimde 7-8 yaş grubuyla sınıfta duygusal güvenliği arttırmak adına anlaşmalar yaptık. Aynı şekilde bolca duygu & ihtiyaç çalıştık. Her bir zorluğun üstesinden tek bir şeyin geldiğini gördüm. O da, sevgiydi.

Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Şu an çocuklarla bulunduğum ortamda duygusal açıdan da güvenliği pek çok açıdan sağlamaya çalıştığımızı, bunu da başarabildiğimizi görüyorum. Sonrası için yapabileceğim öncelikle bu güvenli ortamı korumaya çalışmak.
Çocuklar farklı duygu halleri ile geldiğinde ya da birbirleri arasında olumsuzluklar yaşayıp zorlandıklarında bu çatışmaları çözmelerinde yardımcı olabilmek. Bunun adımları için geçen haftanın konusu olan “ihtiyaçlar”a biraz daha eğilmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder